İşe alım sürecinde, kuruluşlar daima seçecekleri adaylarda yetkinliklerinin yanı sıra, sektör tecrübesinin olup olmadığına da bakıyorlar. Sektör tecrübesi, eğitim ve yetkinliklerinin yanına eklenince ilgili başvuruyu en kuvvetli aday haline getirebiliyor. Bu durum, hem İnsan Kaynaklarının hem de İş biriminin ortak tercihi olarak doğal bir şekilde ortaya çıkıyor. Sonuç olarak sektör tecrübesi olan bir adayı istihdam etmek, ilk günlerdeki geçiş sürecini kolaylaştıracak ve adayın daha çabuk adapte olup hemen iş üretmesini temin edecektir.
Liderlik tüm organizasyonların büyümesi ve gelişmesi için temel etkenlerden biri olarak görülmektedir. Liderlik sadece çok üst kademelerde değil, organizasyonlardaki her seviyede vardır ve organizasyonların pozitif gelişimi için kişilerde liderlik de geliştirilmelidir.
"Gandossy" ve "Guarnieri" tarafından yapılan bir çalışmada şu sonuç ortaya çıkmıştır. CEO'lar nitelikli liderlik becerisinin eksikliğinin kuruluşların önündeki en önemli engel olarak gördüklerini belirtmişlerdir [1]. Bu durumda yıllardır süregelen, işe alım süreçlerinde adayın sektör tecrübesini ön planda tutma meselesi acaba isabetli bir karar değil mi? Sektör tecrübesi yerini liderlik özelliğine mi bırakmalı? Bir başka deyişle liderlerin sektör tecrübesine ihtiyacı var mı?
Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Gautam Mukunda bu soruyu destekleyen bir çalışma yapmıştır [2]. Mukunda yaptığı çalışmada liderleri iki kategoriye ayırmıştır.
1) İçeridekiler
2) Dışarıdakiler
Bu çalışmada Mukunda dışarıdan gelenlerin en etkin olduklarını bulmuştur. İçeridekilerden seçilenler ilgili işi başarılı bir şekilde yerine getirecektir. Fakat bu başarı, diğer sektör tecrübeli veya içeriden gelen adaylardan daha farklı olmayacaktır. Yani sektörden gelenler benzer başarılar sergilemektedirler.
Yapılan çalışmada en iyi liderlere örnek gösterilen "Steve Jobs" ve "Abraham Lincoln"'ün de dışarıdan gelen liderler olduğu söylenmektedir. Onları bu kadar başarılı kılan, dışarıdan olmaları ve içeridekilerden farklı düşünebilmeleri olmuştur. İçeriden olanlar gibi tek bir yönteme veya içeride bilinen doğrulara bağlı kalmamaları olmuştur.
Dışarıdan gelenler için zorlu durum şudur: Dışarıdan gelenler hem büyük bir ödül hem de risktir.
İçeridekiler oturmuş yapılarda etkin olabilirler. Fakat uç durumlarda ve ani değişimlerde dışarıdan gelenler daha rahat adapte olabiliyorlar. İçeriden gelenler ekstrem durumlarda genellikle normal durumlardaki gibi aynı kararları alırlar ve liderliklerinin bir etkisi yoktur. Dışarıdan gelenler ise daha farklı düşünecek ve risk alacaklardır.
Özetle ya büyük kazanma veya büyük kaybetme potansiyeli olan sektör dışından bir lider seçebilirsiniz, ya da içeriden standart bir başarı sergileyecek birini. Ama en kazançlısı sektör dışından bir lider seçip "büyük kazanma" potansiyelinin daha ağır basmasını temin etmek olacaktır.
Liderlik tüm organizasyonların büyümesi ve gelişmesi için temel etkenlerden biri olarak görülmektedir. Liderlik sadece çok üst kademelerde değil, organizasyonlardaki her seviyede vardır ve organizasyonların pozitif gelişimi için kişilerde liderlik de geliştirilmelidir.
"Gandossy" ve "Guarnieri" tarafından yapılan bir çalışmada şu sonuç ortaya çıkmıştır. CEO'lar nitelikli liderlik becerisinin eksikliğinin kuruluşların önündeki en önemli engel olarak gördüklerini belirtmişlerdir [1]. Bu durumda yıllardır süregelen, işe alım süreçlerinde adayın sektör tecrübesini ön planda tutma meselesi acaba isabetli bir karar değil mi? Sektör tecrübesi yerini liderlik özelliğine mi bırakmalı? Bir başka deyişle liderlerin sektör tecrübesine ihtiyacı var mı?
Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Gautam Mukunda bu soruyu destekleyen bir çalışma yapmıştır [2]. Mukunda yaptığı çalışmada liderleri iki kategoriye ayırmıştır.
1) İçeridekiler
2) Dışarıdakiler
Bu çalışmada Mukunda dışarıdan gelenlerin en etkin olduklarını bulmuştur. İçeridekilerden seçilenler ilgili işi başarılı bir şekilde yerine getirecektir. Fakat bu başarı, diğer sektör tecrübeli veya içeriden gelen adaylardan daha farklı olmayacaktır. Yani sektörden gelenler benzer başarılar sergilemektedirler.
Yapılan çalışmada en iyi liderlere örnek gösterilen "Steve Jobs" ve "Abraham Lincoln"'ün de dışarıdan gelen liderler olduğu söylenmektedir. Onları bu kadar başarılı kılan, dışarıdan olmaları ve içeridekilerden farklı düşünebilmeleri olmuştur. İçeriden olanlar gibi tek bir yönteme veya içeride bilinen doğrulara bağlı kalmamaları olmuştur.
Dışarıdan gelenler için zorlu durum şudur: Dışarıdan gelenler hem büyük bir ödül hem de risktir.
İçeridekiler oturmuş yapılarda etkin olabilirler. Fakat uç durumlarda ve ani değişimlerde dışarıdan gelenler daha rahat adapte olabiliyorlar. İçeriden gelenler ekstrem durumlarda genellikle normal durumlardaki gibi aynı kararları alırlar ve liderliklerinin bir etkisi yoktur. Dışarıdan gelenler ise daha farklı düşünecek ve risk alacaklardır.
Özetle ya büyük kazanma veya büyük kaybetme potansiyeli olan sektör dışından bir lider seçebilirsiniz, ya da içeriden standart bir başarı sergileyecek birini. Ama en kazançlısı sektör dışından bir lider seçip "büyük kazanma" potansiyelinin daha ağır basmasını temin etmek olacaktır.
Referanslar:
1- Gandossy and Guarnieri, Can you measure leadership, 2008
2- Gautam Mukunda, Great leaders don't need experience, 2012